27 Şubat 2016 Cumartesi

Aşkın Sanal Halleri & CANAN TAN

 
 
 
 
 
 
Aşkın Sanal Halleri & CANAN TAN
 
 
 




Merhaba,
Bu aralar sıkı okuyorum ve yorum giriyorum bloğa nazar değmesin bana..
 
Ve yine güzel bir Canan Tan kitabı, bir haylide düşündürücü. İçinde bulunduğumuz internet çağına ve yaşanan ilişkilere dair dikkat çekici mesajlar vermiş Canan Tan ...
Kitapta birbirinden farklı 8 öykü var. Ana teması ise sanal alemde yaşandığı sanılan aşklar.
Birbirini hiç görmemiş insanların, kendilerini anlatışına dayanarak -ki çoğu gerçek değil anlatılanların- yaşandığı sanılan sözüm ona aşklar..
Bazılarının merakla kameradan birbirine bakma isteği yada sesini duyma isteği ile devam eden ilişkiler.. Rahatsız edici isteklerin çoğu zaman yaşanması.
Bazen de internette tanışıp bunu gerçek hayata taşıyan insanlarında varlığı yadsınamıyor ama sanırım buda devede kulak dediğimiz cinsten..
Eskilerin görücü usulü dediği tanışmaları banel bulanların internet üzerinden görüşmeyi normal sayması da ayrı bir ironi tabi ki..
 
Canan Tan 8 farklı hikayesinde Sanal Aşkları işlemiş.. İnsanların olduğu insanı değil de olmak istediği insanı anlatıyor oluşu mesajını vermiş. Gerçek yaşamından sıkılan ve renk olsun diye farklı kimliklere bürünen insanların varlığından söz ediyor. Yaşını ve mesleğini hatta cinsiyetini farklı ifade edenler var..
 
 
 
 
"Bunlar aşıksa eğer; Fuzuli, Nedim, Ahmet Haşim kim oluyordu ?" diye sormazlar mı adama ! diye ne güzel soruyor Canan Tan.
 
Mektup ile aşkını ifade edemeyenlerin ne denli duygusal anlar yaşamayı da kaçırdıklarına değiniyor.. Aşkın anlık yaşanmayacak kadar değerli bir duygu olduğunu ve bunu sözüm ona kısaltmalarla yazmanın basitliğine de değiniyor.. NBR CNM  şeklinde yapılan ve birden sevip birden ayrılan sözüm ona aşkları değerlendiriyor..
 
Okunmalı ve üzerinde düşünmeli öyle ki doğmamış torununa da bir öyküsü var yazarın kitabın sonunda..
 
Aşk çok değerli ona sahip çıkalım ve bol bol okuyalım.. Okuma aşkımızda hiç sönmesin ..
 
Sevgiyle ...
 



26 Şubat 2016 Cuma

BÜYÜK SİHİR &ELIZABETH GILBERT

 
 
 
 
 
 
 
 
BÜYÜK SİHİR &ELIZABETH GILBERT
 
 
 
Kişisel Gelişimle ilgili kitaplar okurum zaman zaman .. Bazılarını sadece okurum beni etkilemez, güdülemez satırları. Fazla hayal ürünü gelir.. Yazar doğal gelmez.. Büyük Sihir ise aksine sanki karşınızda yazar konuşuyor gibi geliyor okurken.. Okudum.. Döndüm yine okudum. Oda yetmedi yazarın konuşma videosunu izledim. Sahiden yanılmamışım çok çok doğal.
 
 İyi bir yazar olmak için önüne çıkan engellerden yılmayan bilakis onlardan ders çıkararak ilerlemeye devam eden bir yazarın tavsiyeleri ile dolu.. Yıllarca tek bir öyküsünü bile yayınlatamazken zaman içerisinde tüm dünyada 15 milyonun üzerinde satan bir yazar oluşunun öyküsü..
 
 
Esin perisinin zamanı geldiğinde, bizim ona uygun olduğumuzu hissettiğinde mutlaka gelişinin öyküsü.. Ve hazır değilsek te acımadan çekip başkasına gidişinin öyküsü aynı zamanda.
 
Evrenin herkese farklı alanlarda seçenekler sunduğunu aleni söylüyor bize eğilip bükülmeden. Israrcı olmamak gerektiğini de söylüyor Çünkü bu ısrar zamanla ödeve dönüşüyor ve yaratıcılığımıza zarar veriyor diyor, yazar... İçinden geliyorsa devam et, şevk almıyorsan bırak şevk alana gitsin diyor..
 
 
Kitap 6 ana temadan oluşmuş..
KARARLILIK, SİHİR,İZİN VERMEK,KARARLILIK,GÜVEN ve KUTSALLIK ...
 
 Her temada güzel anılarından bahsetmiş yazar.. Ailesi ile ilgili anlattıkları da oldukça içten ve doğal..
 
Korkularımızın üzerine gitmeli ve onlarla yaşamayı da öğrenmeliyiz ,korkuda şart zaman zaman diyecek kadarda dürüst :))))
 
 
Okunmalı ben okudum ve de izledim yazarın konuşmalarını.. Ne mi yaptım ne faydası mı oldu.. İlerde belki olacakları da anlatırım ..
 
Görüşmek üzere..


Çikolata Kaplı Hüzünler & CANAN TAN

 
 
 
 
Çikolata Kaplı Hüzünler & CANAN TAN
 
 
 
 
 
Canan Tan rüzgârı esiyor kitaplığımda. Doğan Kitap ne iyi yaptıda baskıya girdi bu güzel kitaplar yeniden. Birbirinden güzel 14 farklı öyküden oluşan Çikolata Kaplı Hüzünler kitabı 163 sayfadan oluşuyor. Güzel bir esinti edasıyla okudum. Her öyküde kıssadan hisse var elbette. Aile bağına verilen önem her öyküde kendini hissettiriyor. Iste bu yüzden Canan Tan !
 
KAÇIK adlı öyküde diyor ki yazarımız ; " Uykum kaçtığı için kitapla oyalanmıyorum ben.Okumakla bütünleştiğim bazı geceler, uykumu biraz erteliyorum , hepsi bu . "
Kendimi buldum bu cümlede.
 
SIZI adlı öyküyü okurken İZ romanını animsadim .Roman öykünün geliştirilmiş hali olmuş sanırım. Baba hasreti ve gidenlerin bir daha dönmeyeceği gerçeği..
 
Kitaba adını veren öykü ise oldukça tanıdık bizlere hüznümüzü zaman zaman çikolata ile kaplıyoruz. Çikolatanın salgılattığı seratonine asılarak üstesinden geliyoruz belki mutsuzlukların kimbilir ?
 
Enginde Yavaş Yavaş , öyküsündeki eşyalarından daha doğrusu yaşanmışlıklarından ayrılmak istemeyen Lütfiye Hanım'ız aslında her birimiz.. Yaşım çok büyük değil ama şehir şehir gezen biri olarak her şehirde aldıklarım gün geliyor öyle birikiyor ki atmamak için çırpınıyorum...
 
Yeşil Eğrelti Otu , tipik çarpıklaşan ilişkilere çok güzel bir örnek ...Çapkınım diye geçinen bir erkek ve anlık doyumlar sağlamaya çalışarak çalıntı vakitler geçiren bir kadın.. Etrafımızda bolca duyuyoruz bu ilişkileri..
 
Bukle de ki gibi madden geçmişte bıraktığımız insanları kalbimizde yıllarca taşıyarak günün birinde karşılaştığımızda yaşadığımız hayal kırıklıkları...
 
Korkularım Kırbaçtır Bana'yı okurken sevgisizliğin neler kadir olduğunu sezdim bir kere daha.. Ah anneler ve babalar ne olur tutun evlatlarınızın elinden bırakmayın onları yanlızlığın uçurumuna...
 
Ateş Külden Daha Soğuk , evet zaman zaman öyledir.. Anılarımızı, yaşanmışlıklarımızı başkası tarumar etmeden bazen biz yıkmak isteriz daha az acıtır canımızı çünkü...
 
Dönecekler mi acaba ? Duymak istediğimiz cevabı hangimiz çaresizce sormadık mı bazen de tanımadıklarımızın bile yaramıza ilaç olmasını istemedik mi?
 
Akrepte bilinç altımızın oynadığı oyunları, Eylemcide bir türlü kabul edemediğimiz kayıplarımızın anıları ile yaşadığımızı, Zincirde alkolün bir aileye olan zararlarını, Dokuz Parçada ebeveynlerin bazen ne kadar bencil olabildiğini okudum...Her birinde kendimden bir şeyler bularak hemde..
Anne, eş, kardeş, arkadaş olarak düşündüm okurken..
 
 
 
Akıcı ve sıcak hikayeler. ..Bizden hikayeler. .. Burada sanki ben varım diyebileceğimiz.
Tavsiye ederim ! Güzel vakit geçirdim okurken. Sahip çıkalım öykülerimize ..
 
 


22 Şubat 2016 Pazartesi

kırık dökük & DAWN BARKER

 
 
 
KIRIK DÖKÜK  & DAWN BARKER
 
 
 
 
Son günlerde beni derinden yaralayan ve etkileyen bir kitap "kırık dökük " ...
Arka kapak yazısından çok etkilenmiştim bir anne olarak . Doğum sonrası psikozundan etkilenen bir anne ve dağılan bir aileye işaret ediyordu yorumlar. Kitap  bitmesin istedim okurken . Güzel bir psikolojik gerilim romanıydı bana göre.
 
 Kapak ve ayraç ise oldukça güzeldi. Ayraçtaki kırıklığın  ne anlama geldiğini kitabın sonlarında anlıyorsunuz.
 
Kitabın konusuna gelirsek ;
Tony işte iken annesinden telefon alır;annesi ona eşinin ve bebeklerinin evde olmadığını haber verir. Oysa evde olmaları gerekiyordur. Tony endişelenir ve eve gelir. Ardından polise kayıp ihbarı yapar. Olaylar bu şekilde başlar. Geriye dönerek Anna'nın hamileliği ve günümüzde yaşananlar olarak ilerliyor kitap.
 
Anna ve Tony mutlu bir evlilik yaşayan bir çifttir. Anna'nın hamileliğinin ve bir bebeğe sahip olacak olmanın heyecanı tüm aileyi sarmıştır. Anna doğum yapar ve oğulları Jack dünyaya gelir. Doğum Anna'yı çok sarsmış ve psikolojisini bozmuştur, sürekli kendini yetersiz ve depresif hissetmektedir. Her şeye tek başına yetişmeye çalışır, eşinden istediği desteği görmez, kayınvalidesinin yardım isteğini ise kabul etmez. Hep düzeleceğini düşünür ama bir düzelme söz konusu olmaz. Eşinin önerisi ile Dr'a gider fakat önerilen ilaçlarıda kullanmaya devam edemez. Ve o üzücü  gün yaşanır..
Anna bulunur ve psikiyatri servisinde tedavi altına alınır.. Mahkemeler, avukatlar, polis soruşturmaları yaşanır. Tüm aile ve dostları şok içinde ve çok üzgündürler. Tony ise bir çıkmazın içinde ne düşüneceğini bilemez bir haldedir. Her şeye rağmen Anna'ya saldırgan bir tutum izlemez ve yollarının ayrılması gerektiğini söyler.
 
 
 
Yazarın bir psikiyatrist oluşu kitaptaki tespitleri ve gözlemleri kusursuz yapmış ayrıca yazarın ilk kitabı imiş. Oldukça etkileyiciydi bana göre.
Doğum sonrası oldukça sıkıntılı günler geçiren bir anne ve ona destek olmak ister gibi gözüken ama bir türlü olamayan bir baba.Bu örnekler dünyanın her yerinde, her toplumda aynı demek ki...Baba işten yorgun gelir, çocuğu sever ve uyur. Anne çocuğun her ihtiyacını görecek olan birincil şahıstır. Bu arada annenin psikolojisinin ne denli etkilendiği hep kulak arkası edilir. Anne bu kitapta eğitimci, cahil bir insanda değil lakin hormonları daha baskın çıkıyor.
Anna'nın annesinin gelerek kızına destek oluşu ise oldukça önemli çünkü Anna yapayanlız kalmış durumda idi.
Tony'nin her şeye rağmen saygısını yitirmemesi ve anlamaya çalışması ..Eşine hasta gözüyle bakması ve acısını kalbine gömmesi ise takdir edilecek bir davranış işte buna her toplumda rastlanılmaz. Özelliklede bizim yaşadığımız coğrafya içinde bu önemli bir nokta.
 
Tavsiye olunur okuyun eminim çok etkileneceksiniz !


17 Şubat 2016 Çarşamba

SALDIRI & YASMINA KHADRA

 
 
 
 
SALDIRI & YASMINA KHADRA
 
 
Merhaba.. Destek Yayınları imzalı güzel bir kitaptan bahsedeceğim sizlere bu gün..
Kapağı kadar konusuda oldukça ilgi çekici ... Kitap hakkında araştırma yaptığımda - ki kapağındada yazıyor - 40 dile çevrilmiş,2012 de Holywood tarafından filme uyarlanmış olduğunu,bir çok ödül aldığını okudum.. Sevgili Yelda Cumalıoğlu'nun da kitapla ilgili düşüncelerini okumuştum..
 
Merak etmek için yeterince sebebim vardı yani ...
 
Konusuna kısaca değinecek olursak ;
Tel Avivde yaşayan Dr.EMİN ve eşi Siyem, görünürde mutlu ve sorunsuz bir evlilik yaşayan bir çifttir. Arap asıllı ve Müslüman olup İsrail vatandaşıdırlar. Yahudilerle birlikte huzurlu bir ortamda yaşam sürmektedirler.
Bir gün hastaneye restaurantta canlı bir bombanın sebep olduğu patlama nedeniyle yoğun bir yaralı akını gelir. Dr.Emin tüm gücüyle çalışmaktadır. Ta ki canlı bombanın eşi olduğunu öğrenene dek..
Yaşadığı büyük şok hayata dair inancını sarsar ve eşinin nasıl bir oluşuma girdiğini öğrenmek ve araştırmak için köklerinin olduğu bölgeye inceleme yapmaya gider..
 
Yıllarca görmediği pek çok akrabasının izini sürer, onları ziyaret eder.. Onların yaşantısını izlerken çocukluğuna ve gençliğine döner adeta...
 
Emin'i her şeye rağmen yalnız bırakmayan ve onu derinden seven Dr.arkadaşı Kim ise onun için çok üzülmekte ve onu yalnız bırakmamaya çalışmaktadır.
 
Emin kendi köyünde iken yaşanan bir patlama neticesinde yaralanır ve ruhunun yükseldiğini hisseder.. Kitap zaten bu patlama ile başlar ve geriye dönerek anlatır yaşananları...
 
Beni çok etkileyen ve beğendiğim bir kitap oldu.. Coğrafyayı ve yaşananları çok güzel anlattığını düşünüyorum.. İnsanların huzur içerisinde aynı topraklarda yaşayabilecekken birbirine nasıl düşman edildiğini ,Tanrı'nın bile bu kadar zalimlikten, ölümden sıkılmış olabileceğini söylüyor yazar..
15 senelik evlilikten sonra eşlerin birbirinden nasıl oluyorda bu derece farklı bir düşünceye saplanıp , bu derece acıya sebep olmasını üzülerek okuyorsunuz..
 Aileden birinin yapmış olduğu bir olay tüm aileye mal edilerek, insanların evlerinden, barklarından nasıl koparıldığını, o coğrafyada yaşanan yoklukların insanların düşünce sistemini nasıl etkilediğini okuyorsunuz ...
 
 
OKUYUN!!! inanın pişman olmayacaksınız
 
 
 
 
" Erkek adam ağlamaz diyen , insan olmanın ne ifade ettiğini bilmiyor demektir" demişti. "Utanacak bir şey yok, ağla oğlum. Gözyaşları sahip olabileceğimiz en asil şeydir ."
 
 
 
"Denize bakan, dünya dertlerine sırtını döner. Bir yerde, kendine başka bir yaşama sebebi bulur. "
 
 
" Her şeyini alabilirler, malını, mülkünü, en güzel yıllarını,tüm sevinçlerini ve tüm değerlerini, son gömleğine kadar her şeyini alabilirler.
Ancak elinden alınan dünyayı yeniden keşfetmek için hayallerin daima sende kalacaktır. "
 
 

 
 


13 Şubat 2016 Cumartesi

CANAN TAN & İZ

 
 
 
 


 
CANAN TAN & İZ
 
 
Merhaba ...
Canan Tan'dan güzel bir roman okudum bu hafta sonu.. Oldukça etkileyici bir baba-kız hikayesi idi.. Durdum ve düşündüm. Kendimle ilgilide hesaplaşmalar yapmama sebep oldu.
Babamı özledim birden ..Ve hayatta ölümden başka her şeyin yalan olduğuna bir kere daha kanaat getirdim..
İçimdeki kız çocuğu bir kere daha çırpındı baba diye ... Nasıl duygu yüklü satırlardı okuduklarım.. Etrafımda olanlar anladı ..
 
Canan Tan'ın şimdiye dek en çok etkilendiğim kitabı HASRET olmuştu .3 kez okumuştum onu ara ara.. Şimdi ikinci sıraya İZ yerleşti..
Öyle ki içimdeki kapanmayan yaralarımı su yüzüne çıkarırken kitaptaki tahliller; yanıtsız sorularıma da kapak oldu ...
 
Romanımızın baş kahramanı Avukat Verda'nın  babası ile olan ilişkisi konu edilmiş İZ de.
Anne ve babası Verda üniversiteye başlayacağı zaman ayrılmıştır.Annesi ile birlikte yaşayan ve bu süre zarfında annesinin yönlendirmesi, babasınında ilgisizliği ile içten içten babasına tepkili ve hırslı bir şekilde büyümüştür Verda. Babasının ayrılığın hemen akabinde aile dostları ile yaptığı evlilik ise iplerin kopmasına sebep olmuştur. Verda bu dönemde bambaşka biri haline gelerek farklı bir kimliğe bürünmüş  adeta etrafından intikam almaktadır .. MUZO ile yaşadığı arkadaşlık ve okulu astığı dönemler...
 
Anne Semra Hanım , aldatıldığını hissederek hem kendi depresif bir karakter olmuş hem de farkında olmadan kızının da erkeklere ve babasına olan güvenine büyük ölçüde zarar vermiştir.. Verda'nın yaptığı evlilik ise babasına duyduğu hasretin bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor zaten ...
 
Verda ve annesinin İstanbuldaki yaşamı birbirlerine tutunan iki kırık kalbin dayanışması adeta .. Ender zamanlarda babası ile görüşen Verda içinde hep öfkesinide beraberinde taşımıştır..
 
Baba Avukat Vedat Karacan'ın akıllarda soru işaretleri bırakan ölümü , Verda'nın geçmişine dönerek, yaşadıklarını hatırlaması ,tartması ve bir nevi iç hesaplaşmasına sebep olur.. Babasının elindeki son davayı üstlenerek babasının yaşadıklarına ulaşabilme isteği ile doludur..
 
Semra Hanım'ın kaybını okurken göz yaşlarım sel oldu aktı adeta ..
Kitaptaki sevmediğim karakter ise Verda'nın eşi Bülent oldu benim için.. Her ne kadar sonradan yaptığı hataları fark edip özür dilemeyi bilsede sevmedim ..Nasıl sevebilirdim ki o sözlerinden sonra..
 
Kitabın sonunda kayıplarına rağmen Verda'nın kazandığı yeni bir can .. yeni bir kan ise en sürpriz olan kısmıydı benim için.. Sevindim Verda adına ...
 
 
Soğuk gibi görünsede tek derdi ve içinde yanan sönmeyen ateşi olan evladına karşı hislerini gösteremeden giden Vedat Bey için çok üzüldüm.. Günümüzde bu tür yaşantılar çok var ve olmayada devam edecektir.
Aileler parçalansada anne ve baba olma halinin insanla ölüme dek gideceğine dair çok önemli mesajlar veriyor kitap.
Günümüzde artan boşanmalara ve evliliklerin bitişlerine, kopmalara dair çok güzel tesbitler var..
Tek çocuk olma haline dair yazdıkları düşünmeme sebep oldu kızım açısından..
 
Ayrıca Verda ve eşi Bülent'in gittiği Karadeniz Turu ile de yazar bölge ile ilgili çok güzel bilgiler vermiş bize.. Tıpkı Akyaka'yı tanıttığı gibi.. Seviyorum bu tip romanları ..Dopdolu oluyor ..
 
 
"Yanlış şartlandırmışlar bizi. Ergenlige geçişte beynimize kazıyorlar : Erkekler ağlamaz ! Erkekler ağlamaz , erkekler üşümez, uluorta duygularını açığa vurmaz erkek adam! İnsan değildir sanki erkek, duygularından arındırılmış , hayvan bile olamayan - hayvanlar da ağlar çünkü ! - garip bir yaratıktır ... Sonra da gelsin kalp krizleri, gelsin ani ölümler. Dışa vurulması engellenmiş ve bastırılmış duyguların katmerleşmiş zehrini nasıl taşıyacak beden ? "
 
Kitaptan güzel bir alıntı..
 
 
Demem o ki mutlaka okuyun.. Özelliklede babalarınıza erkek çocuklarınıza okutun.. Kadın okurlarda eşlerine hediye etsin ..Ve diyelim ki sevgimizi içimize değil evlatlarımıza direkt olarak akıtalım ....
 
 
 


11 Şubat 2016 Perşembe

LINGER & EDWARD FALLON

 
 
 
 
 
 
LINGER & EDWARD FALLON
 
 
Güzel bir polisiye, gerilim kitabını bitirmenin ürpertisini yaşıyorum dün geceden beri.. Hemen yazmak istemedim düşünmeye zamanım kalsın istedim..
 
Kitapla ilgili güzel yorumlar okumuştum ve haliyle merakta ettim.. Tess Gritsenn tavsiyeli birde ve de yayın sektörüne bomba gibi giren  #indigokitap imzalı . Eeee daha ne olsun dedim ve okudum .
 
Oldukça farklı bir konusu var, sürüklüyor insanı okurken.. Bölümler hızla akıp gidiyor bu yüzdende .
 
Konusu ise şöyle gelişir;
 
Dedektif Teğmen Kate Messenger , yeni devraldığı görevindeki ilk cinayet vakasını çözmek için iş başındadır.3 çocuklu bir aile ,köpekleri ile birlikte öldürülmüştür. Kate olay yerine gittiğinde eve izinsizce giren görme engelli ve dilsiz 11 yaşındaki Christopher ve yanındaki adama rastlar ...
 
Christopher ile karşılaşması bu şekilde başlar.. Chris özel bir çocuktur.. Konuşamamaktadır ve beyninden yolladığı simgeler ile Kate ile anlaşabilmektedir. Kate'nin de özel bir kadın olduğu bu şekilde ortaya çıkar.. Kate de annesini cinayete kurban vermiş bir dedektiftir.. Onunda geçmişi ile olan yüzleşmesi tekrar hayat bulacaktır.
Çocuğun yanındaki Weston'un da hayatı onlardan farklı değildir oda ailesini cinayete kurban vermiştir.
Chris'in sezgileri ile cinayet çözülür ama yaşananlar Kate açısından oldukça zordur.. Etrafındaki insanlara olan güvenini sorgulamaya başlar ..
 
Serinin devamını merakla bekliyor olacağım.. Kitap ters köşe yapıyor insanı.. Tahminlerimin hiç biri tutmadı diyebilirim.
 
Tavsiye ederim..Güzel bir gerilim romanı..Paranormal romanları seviyorsanız hele ki tam da size göre olabilir ...
 
 
 
"BİRLİKTE ÇALIŞTIĞIMIZ İNSANLARIN ASLINDA KİMLER OLDUĞUNU HİÇBİR ZAMAN TAM ANLAMIYLA BİLEMEYİZ.YA DA BU DURUM İÇİN, BİRLİKTE YAŞADIĞIMIZ İNSANLARINDA ."
 
 
.