20 Ekim 2016 Perşembe

BABAMIN EMANETİ & POYRAZ DEMİR




BABAMIN EMANETİ & POYRAZ DEMİR


" Keşke bir an için bile mümkün olsa seni unutmak, hiç değilse o zaman görsem dışarıda ne mevsim yaşar insanlar . "


Destek Yayınları imzalı BABAMIN EMANETİ kitabını bir çırpıda okudum çünkü çok şirin bir kitap oldu benim için ... Buram buram gençlik rüzgarları esen bir havası vardı kitabın . Öyle ki beni üniversite yıllarıma aldı götürdü .
Kitabın kapağıda oldukça hoş ve içi gibi sımsıcak .191 sayfa olmasıda kısa sürede okunası kılıyor kitabı .

Kitaptan bahsedecek olursak ;
Arkeoloji mezunu olan Poyraz, babasının vefatından sonra sehirde oldukça ünlü olan pastanelerinin başına geçer ve orayı işletmeye başlar. Pastaneye bir gün gelerek kalbini fetheden SİYAH KUĞU adını verdiği bir kıza kapılarak savrulmaya başlar, aşk ve gerçekliğin girdabında.
Bir yandan aşık olurken bir yandan da hayatı sorgulamaya başlar...
Çocukluk arkadaşı Uygar bir gün ona hayatının fırsatı olarak lanse ettiği bir teklifte bulunur ve olaylar arap saçı gibi karışmaya başlar. Doğru bildiği sandığı yalanları farkeder Poyraz ... Daha bir özlemeye başlar kayıplarını , en çok ta aile fertlerini ...

Kitaptaki her karakter dolu dolu idi ... Efkan Amca özellikle bilge bir kişiliğe sahipti ... Ayfer'in her şeye rağmen uzaklarda olan sahiplenişi , Kemal Amca'nın ve kızının ruh halleri ... Uygar'ın materyalistliği ... Hepsi ama hepsi yaşadıkları ortamın nasılda psikolojilerine sirayet ettiğini gösteriyordu davranışları ile ...

Poyraz hayallerinin peşinden gider gitmesine ama heybesinde en yakınım dediği insanların yaşattığı kalp kırıklıkları mevcuttur.
Kitabı okurken ebeveynlerin  meslek seçimindeki müdahalesinin ne kadar yanlış hayatlar yaşanmasına sebep olduğunu düşündüm durdum hep .
Hayaller İtalya imiş ama gerçekliği Sirkecide unlu pastane tezgahları ... Pek çoğumuz yaşadık bu durumu ,Hayatımıza müdahaleler oldu ve olmayada devam ediyor, edecekte ... O yüzden Poyraz bizden biri ,uzağımızda değil ...




 " İsimler çabuk unutulurdu ama hislerin ömrü daha uzun ... "


" Annem ve babamı düşündükçe burnumun direği sızlar. İçinde kezzap kaynayan bir sızı , zonklayarak yürür gözpınarlarıma. Yine de ağlayamam , ağlayamam bir türlü ... "



Kitapta altı çizilesi ve yüreğe dokunan pek çok cümle var ...Anlatılmaz okunur dedikleri bir kitap oldu benim için ...Bazı emanetlere sahip çıkarken kendimizden de vazgeçişimizi anlatıyor adeta..
Tavsiye ederim, okuyunuz ...









17 Ekim 2016 Pazartesi

Kan Ağacı & Jale Demirdöğen




Kan Ağacı & Jale Demirdöğen




Merhaba,
Yağmurlu ve serin bir Ankara sabahında içimi ısıtacak kadar samimi bir kitaptan bahsedeceğim ....
İsmine bakıpta vurdulu kırdılı yada cinayetli bir kitap sanmayın sakın elbet kayıplar var ama doğal yollardan ....

Öncelikle yazarın anlatımını sevdim bu okuduğum ikinci kitabı. Cümlelerinin çok derin ve anlamlı olduğunu düşünüyorum. Ayrıca da oldukça samimi bir anlatıma sahip. Geçmişten bahsederken sanki yanınızda oturan biri size hatıralarını anlatır gibi geliyor okurken ...

Kitap hem 2009 lu yılların İstanbul'unu  hem de 1970 ' lerin İzmir'ini anlatıyor geçmişe uzanarak ...
Sonra olay örgüsüne Bursa da ekleniyor ve bir ailenin 3 e bölünen dağılmışlığının nasıl toparlandığını okuyorsunuz.
Biraz bahsedecek olursam;

1970 'lerin İzmir'inde ailesinin tüm reddedişlerine rağmen sevdiği kadın olan Melike evlenen Fuat'ın maddi sıkıntılarla evliliğini idame ettirme çabaları ve aşka olan sarılışı insanı yürekten yaralıyor. Melike'nin Fuat'a olan bağlılığı ve yaşamını sürdürebilme çabası ..
Komşuluk bağları özlemini derinden hissedebileceğiniz kadar gerçekçi ve samimi .

- Okurken bende çocukluğumuzu ve komşularımızı özledim bir kere daha ..Sitelerde ve plazalarla çevrili hayatımızda eksiklik olduğunu bir kez daha dile getirdim etrafıma. -

2000 'lerin İstanbul'unda İtalyan bir baba ve Türk bir annenin kızı olan Canan'ın sevgiye olan açlığı ve kızı ile arasındaki kopuk ebeveyn ilişkisi düşündürüyor insanı. Madden büyük bir ferahlık ama manen bakıldığında despot bir anne ve onun kızı ile çocuğunun sevgisizlik silsilesi 3 kuşak yayılmış durumda ...
Aşkın ve güven duygusunun yokluğunun  kıyısında gezinen Özgür gibi herkes hayattan bezmiş halde yalılarında yaşıyor .
Kitap oldukça sakin giderken birden evin hizmetçisi ve dadısı konumundaki Lucia tavan arasındaki o gizli sırrı öğreniyor ve hayatlar alt üst oluyor  .
Geçmiş tavan arasından çıkarak soluk alıyor, canlanıyor ... Gerçekler biri bir ortaya çıkarken gözlerim nemli nemli okudum yaşananları bende o arada...

Sevdiğim karakterlerden biri kuşkusuz DERMAN oldu benim kitapta ..Nasıl bir vefa örneği idi onun yaşantısı ,okuyanlar anlayacaktır tüyo vermeyeyim onun hakkında. İzmirde ki evin düzenli temizliği ve bakımının yapılması ise ayrı bir komşuluk aidiyeti .



Kitap bu hayatta neler yaşanabileceğini ,acının ve mutluluğun kardeş olduğuna da işaret ediyor. Sır, denilen o derin kuyunun gün ışığına nasıl ulaştığını ve yaşattığı sancıları gözler önüne seriyor... Oldukça duygusal bir kitaptı okuduğum.

Tavsiye ederim, bu aralar yüreğinize dokunan bir seyler okumak isterseniz kesinlikle kaçırmayın. Eski komşularınızı özlemiş ve büyük şehirlerde plazalara sıkıştığınızı düşünüyorsanız , suni ilişkileri ısrarla reddediyorsanız okunmaya değer bir kitap buldunuz demektir.
Kemeraltında Fuat ile gezip, Tarihi Asansörde Lucia ile iz sürmek isterseniz yada Özgür ile Tarabyada yitip giden aşklara kadeh kaldırmak isterseniz yada benim gibi Kaptan'ın aldığı kirazlı şalda kaldı ise aklınız okuyunuz :)))


"Aşk, beraberinde birbiriyle çelişen onlarca duyguyu bir arada taşıyan ve bütün bu duyguları birbirine özenle karıştırabilen tek duyguydu ve uzun bir zamandır arzu edilen birine karşı kaldırılan bütün kılıçları bir anda indirebilir,içine girdiği bir yüreğin bütün gücünü ve direncini kırıp bir anda onu yere serebilirdi."